Av. Ünal Göktürk

Bakırköy Hukuk Bürosu

Vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.

3. Hukuk Dairesi         2020/4265 E.  ,  2020/8222 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki Tazminat (cismani zarar sebebiyle açılan tazminat) davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar vekili, 2011 yılında davacılardan … ’in davalı doktor … tarafından diğer davalı hastane bünyesinde sünnet operasyonu, inmemiş testis ve fıtık tedavisinin yapıldığını, ancak tedavi sonrasında küçüğün bir türlü iyileşmediğini ve daha sonra farklı sağlık kuruluşunda yapılan tetkik neticesinde küçüğün sol yumurtasının yerinde olmadığının kendilerine bildirildiğini, davacıların küçüğe uygulanan yanlış tedavi sonucunda maddi ve manevi büyük sıkıntı çektiklerini ileri sürerek … için 60.000,00TL manevi ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00TL maddi, … ve … için 30.000.00’er TL manevi tazminatın operasyon tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, davalı hastanede gerçekleşen operasyon sonucu davacılardan …’in sağlığına kavuşamamasına neden olunmasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Mahkemece, dosyaya kazandırılan ve hükme esas alınan Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu’nun 31.08.2015 tarihli raporunda, dava konusu olayda hastanın Özel …,… Hastanesinde 02.11.2011 tarihinde Çocuk Cerrahisi Uzmanı Dr. … tarafından sol kasık fıtığı ve hidrosel nedeniyle opere edildiği, ameliyat notunda usulüne uygun girişimin yapıldığı ve testisin skrotumda olduğu belirtildiği, kontrellerde sol inmemiş testis saptanarak 6 aylığa kadar beklendiği, postop 3.ayda 08.02.2012 tarihinde sol inmemiş testis tanısıyla sol orşiopeksi ameliyatının yapıldığı anlaşıldığı, kasık fıtığı ameliyatlarından sonra “Sekonder inmemiş testis” bir komplikasyon olarak gelişebildiği ve tekrarlanan girişimlerde daha sık olmak üzere testis hasarlanması (küçük kalma) meydana gelebildiği cihetle, davalı hekime atfı kabil ihmal ya da kusur bulunmadığı mütalaasında bulunulmuştur. Mahkemece, Bu Adli Tıp Raporunda ileri sürülen görüşe itibar edilerek, yerinde olmayan tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; yukarıda da yazıldığı gibi Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu’nun 31.08.2015 tarihli raporu ile davalı kurum çalışanlarına kusur izafesi yapılmadığı görülmüştür. Gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve gerekse Anayasa Mahkemesi’nce benzer olaylarda yapılan bireysel başvurular sonucu alınan kararların incelenmesinde, mahkemece hükme esas alınan Adli Tıp Kurulu raporunda ifade edildiği gibi “komplikasyon” genel sonucuna varan raporlara dayalı mahkeme kararları ısrarla eleştirilmekte ve ortaya çıkan sonucun bireyselleştirilmesi gereğinin altı çizilmektedir. O halde mahkemece, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, özellikle çocuk cerrahisi uzmanının da bulunduğu, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle, dava konusu olayda davalılara atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, taraf itirazlarına açıklayıcı cevap verir nitelikte rapor alınarak, ve davalı tarafın meydana gelen olayda var ise kusurunu tespit eden bu rapor sonucuna göre maddi ve manevi tazminat talep ve miktarlarını nedenleri de somut bir şekilde gösterilmek suretiyle değerlendirilmesi ve açıklanması gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

);