Av. Ünal Göktürk

Bakırköy Hukuk Bürosu

Asıl sahibinin rızası dışında elinden çıkan taşınır malı iyi niyetle satın alan kişi bu malın mülkiyetini kazanamaz.

4. Hukuk Dairesi         2018/1110 E.  ,  2020/3002 K.

“İçtihat Metni”


MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 04/06/2014 gününde verilen dilekçe ile tasarrufun iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 31/05/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, araç mülkiyetinin tespit ve tescili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin oto kiralama işi yaptığını ve müvekkili üzerine kayıtlı aracın, kimliği belirsiz kişiler tarafından dava dışı …’ya ait kimliğin ele geçirilmesi sureti ile kiralandığını, kira süresi içerisinde aracın teslim edilmediğini, emniyete yapılan şikayet sonucunda aracın kimliği belirsiz kişiler tarafından müvekkilinin nüfus cüzdanı bilgilerinin ele geçirilmesi sureti ile düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanı ile davalıya satıldığını oysa ki müvekkilinin, davalı ile noterde herhangi bir sözleşme yapmadığını, bu satışın gerçek satış olmadığını, aracın mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunun tespiti ve müvekkili adına tescili ile satış sözleşmesinin iptalini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin oto galericisi olduğunu, dava konusu aracın noter huzurunda yapılan araç sözleşmesine istinaden satın alındığını, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacıya ait aracın sahte belgelerle davalıya satışı hususunda davalının sorumlu olduğunun ispatlanamadığını ve davacının öncelikle asıl sorumlu şahıslara yönelmesi gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 988. maddesi; bir taşınırın emin sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde iyiniyetle mülkiyet veya sınırlı ayni hak edinen kimsenin edinimi, zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi olmasa bile korunur hükmünü öngörmektedir. Ancak, bir malın zilyedi onu başkasına emanet etmiş olmayıp çaldırma, gasp, unutma gibi bir nedenle elinden çıkarmış bulunuyorsa, üçüncü sahıs böyle bir malı iyi niyetle iktisap etmiş olsa dahi onun iktisabı geçerli değildir. Gerçekten Medeni Kanun’un 989. maddesi bu konuda açık düzenleme içermektedir. Buna göre, taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında başka herhangi bir şekilde elinden çıkan zilyed, o şeyi elinde bulunduran herkese karşı beş yıl içinde taşınır davası açabilir.
Görülüyor ki kanun iyi niyetin korunması hususunda emaneten bırakılan mallarla sahibinin elinden rızası olmaksızın çıkan mallar arasında bir ayrım yapmıştır. Bu ayrım şu düşünceye dayanmaktadır; malı başkasına emaneten bırakan kimse az çok risk altına girmiş ve emaneten verdiği şeyin alan tarafından başkasına geçirilmesi tehlikesini göze almış sayılabilir. Oysa bir malı rızası olmadan elinden çıkaran kimsenin böyle bir riske önceden katlandığı söylenemez. Böyle olunca bir malı iyi niyetle iktisap eden üçüncü kişinin menfaati, malı emaneten veren kimsenin menfaatine tercih edilmekte; rızası olmadan malını elinden çıkaran kimsenin menfaatine ise feda edilmemektedir. Sahibinin elinden rızası olmadan çıkan bir şeyi iyi niyetli üçüncü kişi bir açık artırmadan, pazardan veya bu gibi eşyayı satan bir kimseden iktisap ederse asıl mal sahibinin gerek bu şahıs gerekse daha sonraki müktesipler aleyhine açacağı iade davasını kazanabilmesi şöyle bir şarta bağlanmıştır: Böyle hallerde iyi niyetli üçüncü kişinin bu malı iktisap etmesi için verdiği bedel, iadeyi isteyen davacı yani asıl mal sahibi tarafından ona iade edilmelidir. Eğer bu şart yerine getirilmezse mahkeme asıl mal sahibinin açacağı iade davasını kabul edemez. Hukuk Genel Kurulunun 25/09/2002 tarih, 2002/4-608 esas, 2002/643 karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Somut olayda: davacının üzerine kayıtlı aracın, kimliği belirsiz kişiler tarafından dava dışı Mehmet Kızılova’ya ait kimlik bilgilerinin kullanılması sureti ile sahte bir kira sözleşmesine dayanılarak 27/05/2014- 31/05/2014 tarihleri arasında kiralandığı ve kira süresi içerisinde yine gerçek kimliği bilinmeyen şahıslarca aracın … 2.Noterliğinin 30/05/2014 gün ve 12132 yevmiye nolu araç satış sözleşmesi ile davalıya satıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, araç, davacının rızası dışında elinden çıkmıştır. Anlatılan olayın oluş şekli, açıklanan hukuki düzenlemeler göz önüne alındığında malın malikinin rızası dışında elinden çıktığı kabul edilmelidir. Üçüncü kişi durumundaki davalının aracın mülkiyetini kazanması söz konusu olamayacaktır. Şu halde mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 28/09/2020 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz. 28/09/2020

);