Yargıtay Kararı

Çek istirdadı davasında arabulucuya başvurmak dava şartı değildir.

Çek istirdadı davasında arabulucuya başvurmak dava şartı değildir.

11. Hukuk Dairesi         2019/3048 E.  ,  2020/1093 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14/01/2019 tarih ve 2019/4 E- 2019/27 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nce verilen 06/05/2019 tarih ve 2019/620 E- 2019/281 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, keşidecisi …Plastik İnşaat Yapı Malzemeleri San. ve Tic. Ltd. Şti, çek numarası … , çek seri nosu UE 0327720 nolu, … Finansbank Cumhuriyet Şubesi’ne ait çekin davacı tarafından kaybedildiğini, kaybolan çekle ilgili çek iptali davası açıldığını ve mahkemece ihtiyati tedbir olarak ödemeden yasaklama kararı verildiğini, davalının müvekkili davacının elinden rızası dışında çıkan davaya konu çeki kötüniyetli olarak elinde bulundurduğunu, taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını ileri sürerek çekin istirdatına ve davacının meşru hamil sıfatıyla alacaklı olduğunun ve müvekkili ile çeki arasındaki ticari ilişkiden dolayı aldığı keşidecinin söz konusu çekte lehtar davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, çekin davacı tarafından borca karşılık davalıya ciro edilerek verildiğini, davacının iddiasını kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, davanın 7155 sayılı Yasanın 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesine eklenen 5/A maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı, bu maddeye göre çek istirdadına ilişkin eldeki davada arabulucuya müracaat edilmesinin dava şartı olduğu, bu husus yerine getirilmeden dava açıldığı gerekçesiyle HMK’nın 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nce, çek istirdadı davasının aynı zamanda bir alacak davası olduğu, TTK’nın 797. maddesine göre talepte bulunulması nedeniyle mutlak ticari dava olduğu, bu nedenle TTK’nın 5/A maddesi gereğince arabulucuya müracaat edilmeden dava açılmasının mümkün olmadığı, menfi tespit davaları yönünden arabulucuya müracaat edilip edilmeyeceği hususu uygulamada tartışmalı olmakla birlikte menfi tespit davasında, davalının alacak iddiası bulunduğundan arabulucuya tabii olması gerektiği, menfi tespit davası devam ederken borç tahsil edildiğinde davanın re’sen istirdat davasına dönüştüğü, bu sebeple menfi tespit davasının bir alacak iddasını da içerdiği, aksi takdirde re’sen istirdat davasına dönen menfi tespit davasında yargılamanın ortasında arabulucuya gidilmesine karar verilmesi sonucunu doğacağı, bunun usul ekonomisine de uygun düşmeyeceği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 792. maddesi kapsamında açılan çek istirdadı ve dava konusu çek nedeniyle davalıya borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece dava türü itibarıyla arabulucaya müracaat edilmesinin dava şartı olduğu gerekçesiyle HMK’nin 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davanın 7155 sayılı Yasa’nın 20. maddesi ile TTK’nın 5. maddesine eklenen 5/A maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Bahse konu maddeye göre TTK’nin 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Eldeki davada uyuşmazlık, TTK’nin 792. maddesine göre açılan çek istirdadı davasında ve menfi tespit davasında arabulucuya başvurmanın dava şartı olup olmadığı hususunda toplanmaktadır. TTK’nin 792. maddesi “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür” şeklindedir. Anılan madde hükmüne göre açılan davada davacının talebi, bir miktar paranın ödenmesi, alacak veya tazminat değil kıymetli evrak olarak çeki haksız olarak elinde bulundurduğu iddia edilen hamilden çekin iadesidir. Bu itibarla TTK’nin 792. maddesi kapsamında açılan çek istirdadı davasında arabulucuya başvurmak dava şartı değildir. Bu itibarla ilk derece mahkemesinin ve bölge adliye mahkemesinin çek istirdadı davasında arabulucuya başvurulmasının dava şartı olduğu yönündeki değerlendirmeleri yerinde değildir.
Davada diğer talep olan davacının çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti talebinin yani menfi tespit davasının arabuluculuk dava şartına tabi olup olmadığı hususuna gelince, menfi tespit davasında davacı, davalıya borçlu olmadığının tespitini istemekte, buna karşın davalı taraf davacının borçlu olduğunu savunmaktadır. Netice itibarıyla mahkeme menfi tespit davasında davacının borçlu olup olmadığının tespiti ile birlikte davalının da alacaklı olup olmadığının tespitini yapacaktır. Şu halde menfi tespit davasında dava konusunun bir miktar alacağa ilişkin olduğu açık olup 7155 sayılı Yasa’nın 20. maddesi ile TTK’nin 5. maddesine eklenen 5/A maddesi kapsamında menfi tespit davasında arabulucuya başvurmak dava şartı ise de arabuluculuk dava şartına tâbi olmayan çek istirdadı davası ile birlikte açıldığından eldeki davada menfi tespit talebi de arabulucuk dava şartına tâbi olmayacaktır.
Bu durumda mahkemece işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 10/02/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dava, menfi tespit ve çek istirdadı taleplerine ilişkindir.
Bilindiği üzere, 7155 sayılı Yasanın 20 nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa (TTK) eklenen 5/A maddesi uyarınca TTK’nın 4 ncü maddesi ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, yalnız konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmak dava şartıdır.
Bu hükmün lafzından ve gerekçesinden açıkça anlaşıldığı üzere, tüm ticari davalar için değil sadece bir miktar paranın tahsili talepli alacak ve tazminat davaları açılmadan önce arabulucuya başvuru dava şartı olarak düzenlenmiştir. Diğer bir ifade ile Kanun Koyucu arabulucuya başvurunun bir dava şartı olarak aranacağı dava türlerini örnek olarak vermeyip, açık bir şekilde sınırlı sayıda belirterek sadece alacak ve tazminat davaları ile sınırlı tutmuştur. Kanaatimce Kanun Koyucu “…ticari davalardan…” ve “…yalnız..” ibarelerini bu sınırlamayı belirtmek için kullanmıştır.
Menfi tespit davası ise İİK m. 72 hükmü ile düzenlenen kendine özgü bir dava türü olup, konusu bir miktar paranın veya tazminatın ödenmesi değildir. O nedenle alacak davasının bir türü gibi değerlendirmek hatalı olmaktadır. Şöyle ki, Menf’i tespit davasında mahkemenin davacının borçlu olup olmadığının tespitini yapmasının, davalının alacaklı olup olmadığının tespiti sonucunu doğurması bu davanın bir miktar paranın ödenmesine ilişkin alacak davası niteliğinde olduğunu göstermez. Zira menf’i tespit davası sonunda bir miktar paranın tahsiline karar verilmemektedir. Eğer davacı davasını ispat ederse olumsuz tespit kararı verilmektedir.
Ayrıca belirtmek gerekirse, mevcut düzenleme uyarınca arabulucuya başvurulmasının menfi tespit davası için bir dava şartı olarak kabul edilmesinin bazı sakıncaları da bulunmaktadır. Şöyle ki, bilindiği üzere menf’i tespit davaları genellikle başlatılan veya başlatılması muhtemel icra takipleri nedeniyle açılmaktadır. Arabulucuya başvurunun dava şartı olarak kabul edilmesi durumunda, arabulucu sürecinde takip devam edeceğinden borçlu daima haciz baskısı altında olacak, alacaklı ise bir an önce alacağına kavuşmak arzusu ile hacizlere başlayacaktır. Oysa borçlu olmadığını düşünen takip borçlusunun bir an evvel dava açıp takibin devamını önlemek için tedbir talep etmekte menfaati bulunmaktadır. Diğer taraftan arabuluculuk süresince başlatılan veya başlatılacak icra takibinin duracağı yönünde bir hüküm bulunmadığına göre, menfi tespit davası açılmadan önce arabulucuya başvurunun dava şartı olarak kabul edilmesi silahların eşitliği prensibine de aykırılık oluşturacaktır.
Birlikte açılan diğer dava ise TTK m. 792 hükmüyle düzenlenen çek istirdadı davasıdır. Bu dava ile İİK m. 72 hükmüyle düzenlenen menf’i tespit davası birbirinden farklı dava türleri olup, birlikte açılan bu davaların birlikte görülmelerini zorunlu kılan bir kanun hükmü bulunmamaktadır. O nedenle, dava şartı yönünden, birlikte açılan bu iki davadan birini diğerinin kaderine bağlı kılmanın da hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Eğer, arabulucuya başvurmak davalardan biri için dava şartı diğeri için dava şartı sayılmaz ise yapılması gereken davaların tefrik edilmesi ve buna göre görülmeleridir.
Hal böyle olunca, hem menf’i tespit davasının alacak davası niteliğinde olmadığı ve dolayısıyla mevcut düzenleme kapsamında menf’i tespit davası açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının bir dava şartı sayılmasının doğru olamayacağı görüşünde olduğumdan, hem de TTK m. 792 hükmü ile düzenlenen çek istirdadı davası ile İİK m. 72 hükmü ile düzenlenen menf’i tespit davasının birlikte görülmelerini zorunlu kılan bir hüküm bulunmadığından, menf’i tespit davasında dava konusunun bir miktar alacağa ilişkin olduğu ve dolayısıyla menf’i tespit davasında da arabulucuya başvurunun bir dava şartı olduğu, ancak çek istirdadı davası ile birlikte açılması nedeniyle eldeki davada menfi tespit talebinin de arabuluculuk dava şartına tabi olmayacağı şeklindeki sayın çoğunluğun benimsediği gerekçeye katılmamaktayım.

);