İşçinin davranışlarına ilişkin tutanaklar belirtilmeden ve savunması alınmadan ihtarlar verildiği, işverenin işçiye isnat ettiği olayları ispatlayamadığı görülmekte olup, bu bağlamda işveren tarafından gerçekleştirilen feshin haksız olduğu sonucuna varılmalıdır.
D) Temyiz:
Kararı davacı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-İş sözleşmesinin, işveren tarafından hatırlatıldığı halde işçinin görevlerini yapmamakta ısrar etmesi nedeniyle haklı olarak feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25.maddesinin (II) numaralı bendinin (b) alt endinde, işçinin hatırlatıldığı halde görevlerini yapmamakta ısrar etmesi durumunda işverenin haklı fesih imkanının bulunduğu hükme bağlanmıştır.
İş görme edimi işçi tarafından işverenin verdiği talimatlara uygun olarak yerine getirilmelidir. İşverenin talimatlarının bireysel ya da toplu iş sözleşmesi ile getirilebilecek sınırlamalar ile işçinin eğitimi, yeteneği ve takati gibi hususlara aykırılık oluşturmamalıdır.
1475 Sayılı Yasa’da işçinin hatırlatıldığı halde görevlerini yapmaması haklı fesih nedeni olarak sayılmış ve işçinin bu anlık durumu yeterli görülmüşken, 4857 Sayılı Yasa ile işçinin “görevi yapmamakta ısrar etmesi” kuralı getirilmiştir. Bu noktada işverenin hatırlatmasının ardından sadece bir kez görevi yapmama yeterli sayılmamalıdır. İşçinin görevi yapmama eylemi hatırlatmanın ardından devamlılık arz etmelidir.
İşveren tarafından fesih öncesinde, işçinin yapmakla yükümlü olduğu görevleri hatırlatılmalıdır. Bu hatırlatmanın sözlü ya da yazılı biçimde yapılması mümkündür. Bu konuda ispat yükü de işverendedir.
İşçinni görev tanımının, bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde açıkça öngörülmüş olması işverenin hatırlatma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
İşçiye yapılacak hatırlatmada/uyarıda, işçiye yapması istenen görev açık biçimde bildirilmeli ve işin tamamlanmasına yetecek bir süre öngörülmelidir. Bildirimde, görevin hatırlatılması yeterlidir. Görevin gereklerinin yerine getirilmemesi durumunda iş sözleşmesinin feshedileceği hususunun ayrıca bildirilmesi gerekmez. Ancak, işveren tarafından işçiye bu yönde bir bildirim yapılmış ise, işçinin yeni bir eylemi gerçekleşmedikçe, önceki eylemlerine dayanılarak iş akdi feshedilemez.
İşçinin, verilen görevin bir kısmını yapmış olması halinde, bu davranışının nedenleri üzerinde durulmalı ve işverenin haklı fesih imkanının olup olmadığı, gerekirse uzman bilirkişilerce değerlendirilmelidir.
Çalışma koşullarında işçi aleyhine değişiklik niteliğinde olan görevlendirmelerin, 4857 Sayılı Yasa’nın 22.maddesi uyarınca işçiyi bağlamayacağı açıktır. Bu kapsamda bir görevin yerine getirilmemiş olması işverene haklı fesih imkanı vermez.
Somut olayda davacı ustabaşının hakaret ve fiili saldırısına uğradığını iddia ederken davalı ise davacıya çalışma süresi içersinde pek çok kez ihtar verilmesine rağmen görevini gereği gibi yerine getirmediği bu sebeple iş akdinin haklı sebeple feshedildiğini savunmuştur.
Mahkemece savunmaya değer verilerek davanın REDDİNE karar verilmiştir.
Davalı işveren tarafından davacıya 19.12.2002 tarihinde kavga etmesi ve şirket malına zarar vermesi, 1.4.2009 tarihinde baklava hamurunun istenildiği gibi verilmemesi ve amirine veremem diye karşı çıkması, 7.9.2009 tarihinde cevizli muskanın içinden kıl çıktığının müşteri şikayeti ile tespit edilmesi, 29.9.2009 tarihinde amirinin verdiği sözlü talimatları dinlememe, karşı gelme, arkadaşlarını kışkırtma nedeniyle savunması alınmadan ihtarlar verilmiştir.
29.09.2009 tarihinde ise, 4 adet ihtar verildiği iş performansı ile ilgili gerekli tedbirleri alması bu davranıyların tekrarı halinde gerekli işlemin yapılacağı ihtar edilmiştir.
19.10.2009 tarihinde su böreğinin içinden kıl çıktığı, 8.1.2010 tarihinde de ustanın kendisine verdiği işi zamanında yapmaması sürekli itiraz ederek tartışması ve huzursuzluğa neden olması gerekçesiyle ihtarlar verilmiştir.
Davacının iş sözleşmesi ise 08.02.2010 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu 25/2-h maddesi uyarınca feshedilmiştir.
Dinlenen davacı tanığı ustabaşının hakaret ederek, yaptığı işi değiştirerek, küçümseyerek, her zaman yaptığı işi yaptırmayıp başka işler vererek huzursuzluk yarattığını, davacı ile ustabaşı İ.Y. arasında tartışmalar çıktığını ve ihtarlar yazıldığını, ustabaşının fesih tarihinden evvelde davacıya sövdüğü ve boğazını sıkarak imalattan attığını açıklamıştır.
Davalı tanığı da ustabaşı İrfan’ın işçilere bağırdığını, davacı ile aralarında tartışmalar olduğunu ve birbirlerini iteklediklerini beyan etmiş davacının verilen görevleri hatırlatıldığı halde yapmadığına ilişkin bir beyanda bulunmamıştır.
Davalı tanığı ustabaşı İ. ise somut olaylara yer vermeden, zaman gözetmeden amirlerine karşı geldiği, üretimde mamulü düzgün yapmadığını, üretim düşüklüğüne neden olduğunu, uyarılara rağmen aynı şekilde devam ettiğini beyan etmiştir.
Davacının işlediği iddia edilen eylemlere ilişkin tutanaklara yer verilmeden savunması alınmadan ihtarlar verildiği, ihtarların somut olaylara dayanmadığı ve 25/2-h kapsamına giren bir görevi yerine getirmeme durumundan ziyade davacı tarafından gerçekleştirildiği açıkça ispat edilememiş bir kısım durumlardan bahselidliği görülmektedir. Davacının verilen hangi görevi hatırlatmalara rağmen yerine getirmediği tutanak tanığı İrfan tarafından da somut olarak beyan edilmemiş genel ifadeler kullanılmış olmakla, haklı fesih koşulları oluşmamıştır. Davacının ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinin kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddedilmesi hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 02.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.